12 Aralık 2025 Cuma
2026 yılı asgari ücreti belirleyecek olan Asgari Ücret Tespit Komisyonu bugün ilk kez toplandı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndaki toplantıya, Asgari Ücret Tespit Komisyonunun tarafları olan işçi, işveren ve hükümet temsilcileri davet edildi.
Toplantı öncesi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Türk-İş Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar ve TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol bir araya geldi.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısı, sadece işveren ve hükümet temsilcilerinin katılımıyla yapılırken, toplantı yaklaşık 1,5 saat sürdü.
İkinci toplantının tarihi ise 18 Aralık Perşembe olarak açıklandı.
IŞIKHAN’DAN AÇIKLAMA
Işıkhan, “Sendikaların teklif ve önerileri değerlendirilecek. Asgari ücret tespit komisyonunun işleyişi içinde diyaloğa açık olarak süreci tamamlayacağımıza inanıyoruz” dedi.
Ağar ise toplantı öncesi yapılan görüşmede Türk-İş’in neden toplantıya katılmadığını açıklayarak taleplerinin yer aldığı dosyayı bakana sundu.
Görüşmenin ardından Türk-İş Genel Başkan Yardımıcısı Ağar basına açıklamalarda bulundu.
KAYIPLARIN TELAFİ EDİLMESİ ZORUNLU
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun çalışmalarına katılmayacaklarını duyuran Ağar, “Üye sayılarından bağımsız olarak ücret tespitinin ekonomik temelli yapılması zorunludur. Yüzde 44,38 enflasyona rağmen asgari ücrete yalnızca yüzde 30 zam yapılmıştır. Gıda, kira gibi kalemlerde yaşanan fiyat artışları aile bütçesini baskılamaktadır. Asgari ücretin düşük değerlenmesi ile birlikte başta zorunlu tüketimler olmak üzere art arda gelen fiyat artışları ile mücadele etmiştir” dedi.
Ağar, Türkiye ekonomisinin son yıllarda büyüdüğünü ancak bu büyümeni çalışanlara ve emeklilere yansımadığını, gelir artışının toplumun geniş kesimleri kesimlerine ulaşmadığını belirtti. Dolar milyarderlerin sayısının arttığını belirten Ağar, “Bir kesim servetine servet katarken milyonlarca işçi ve emekli temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlanmaktadır” dedi.
Ağar, “Bu neden nedenlerle asgari ücret belirlenirken öncelikle geçtiğimiz yıl karşılanan karşılanmayan yüzde 14,38’lik enflasyon kaybı tam olarak telafi edilmelidir” diye konuştu.
Şarkıcı Gülben Ergen’in Sıla bebek cinayetine ilişkin, hakaret içerikli sosyal medya paylaşımını alıntılaması nedeniyle ‘Hakaret’ suçundan yargılandığı davanın ilk duruşması görüldü. İstanbul Adalet Sarayı 45. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen talimat duruşmasına, sanık Gülben Ergen ve avukatı katıldı.
‘ÜZÜNTÜYLE TWEETİ ALINTILADIM’
Şarkıcı Gülben Ergen “Bana iddianamede okumuş olduğunuz kelimeleri kullanmayacağım. Ancak söz konusu tweeti suç işleme kastım olmadan alıntıladım. Ben Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte toplamda 59 adet anaokulu projesinde bulundum. Ayrıca ‘Çocuklar Gülsün Diye’ Derneği’nin kurucusu ve başkanıyım. Ben hem Sıla Bebek davasında hem Rojin Kabaiş, Narin Güran, Ahmet Minguzzi davalarında aileleriyle de görüşüp elimden geleni yaptım. Ben sanatçı kimliğimin yanında özellikle çocuklara karşı işlenen suçlarda aktivistlik de yaparım. Ben Ümit Ali Yeniçeri isimli kişiyi tanımam. Sıla bebeğin iki buçuk yaşında toprağa verilmesinden duyduğum üzüntüyle, hakaret kastı olmadan tweeti alıntıladım. Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum. Böyle bir davadan hem sizi hem adliyeyi meşgul ettiğim için ayrıca üzgünüm. Ben yaşadığım sürece çocuklara karşı işlenen suçlarla mücadelemi sürdüreceğim. Sıla Bebek, Rojin, Ahmet Minguzzi gibi diğer çocuklarda olduğu gibi bu dosyada da hassasiyetim sebebiyle tweetler attım. Ancak ben kimsenin şahsına hakaret etmedim. Hakaret unsuru barındıran tweeti alıntılayarak kendi yorumumu yazdım. Bu süreçten çıkaracağım dersler var. Bunlardan biri de hakaret içeren bir tweeti dahi alıntılamamam gerektiğidir. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum” dedi.
BERAAT ETTİ
Mahkeme, sanık Gülben Ergen’in yapmış olduğu paylaşımın rencide edici nitelikte olmadığı ve atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle beraatine karar verildi.
‘ÇOCUKLAR İÇİN HER ZAMAN MÜCADELE ETMEYE DEVAM EDECEĞİM’
Duruşma sonrası mahkeme önünde açıklama yapan Gülben Ergen, “Çocuklar için her zaman mücadele etmeye devam edeceğim, mücadelem hiç bir zaman bitmeyecek. Teşekkür ederim” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 2026 mezarlık ücreti ve hizmet bedeline ait bazı kalemlere yüzde 200 zam yapılması talep edildiği haberleri üzerine İBB Tarife Komisyonu Başkanı Mustafa Karaoğlu bir açıklama yaptı.
Karaoğlu açıklamasında şunları söyledi:
– “Bugün İstanbul Büyükşehir Belediyemizin Meclisinde görüşülecek olan tarifelerle alakalı olarak da yazılı ve görsel basına çıkan birtakım haberlerle ilişkin olarak da açıklama yapma gereği zorunlu olmuştur. Söz konusu haberde ‘İstanbul’da artık ölmek de zor’ başlıklı atılmıştır. Öncelikle şunu açıkça ifade etmek istiyorum.
– Belediye başkanımız ve cumhurbaşkanı adayımız Sayın Ekrem İmamoğlu’nun öncülüğünde 2019’dan beri halkçı belediyelik uygulamaları çerçevesinde yapmış olduğumuz bütün faaliyetlerde, bütün hizmetlerimizde vatandaşımızı, İstanbullu komşularımızı İstanbullu vatandaşlarımızı ön plana alarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz ve bu doğrultuda sürdürmeye de devam edeceğiz.
– Bugün çıkan haberde ‘Artık İstanbul’da ölmek de zor’ başlıklı haberin hiçbir gerçekle uzaktan yakından alakası yoktur. Söz konusu haberde birtakım uygulaması çok az olan tarifeye ilişkin olaraktan kaynak yapılmıştı ama şunu özellikle belirtmek istiyorum. Hem Anadolu Yakası Mezarlıklar Şube Müdürlüğü hem de Avrupa Yakası Mezarlıklar Şube Müdürlüğü nezdinde verilen hizmetlerimizin büyük bir çoğunluğu ücretsizdir. Bu ücretsiz olan hizmetlerimizi size aktarmak istiyorum.
– Soğuk hava tesisli gasilhaneler de bekletilen cenazelerden hiçbir şekilde ücret alınmamaktadır. İstanbul cenaze nakli ücretsizdir. Tabut hizmetleri ücretsizdir. Bunun dışında galvanizli tabut ücreti olması halinde biliyorsunuz galvanizli tabut uygulaması işte trafik kazalarında ve şehirler arası yapılacak bir nakilde dışarıya herhangi bir sıvı sızmasını önlemek amacıyla kullanılan bir şeydir. O nedenle burada bir ücret mutlaka kullanılmaktadır ama bu toplam uygulama içerisine de son derece azdır. Bunu özellikle de belirtmek istiyorum.
– Yine bunun dışında vermiş olduğumuz bütün hizmetlerimiz son derece sınırlı artışlar yapılarak söz konusu tarifeler meclisimizden geçecek. Mesela vatandaşlarımız için verilen cenaze hizmeti yerleri 272 lira olan rakam 408 liraya çıkartılmıştır. Yani öyle bahsi geçtiği gibi işte yok iki binli rakamlar, üç binli rakamlar falan bunlar söz konusu değildir.
– Yine şunu da açıkça belirtmek istiyorum. İstanbul il sınırları içerisinde birinci grup mezarlık olarak belirtilen yerlerde uygulama son derece sınırlı olup buralarda bir ücret artışı söz konusudur. Bunlar da işte belirttiğim az önce açıklamaya çalıştığım Karacaahmet, Çengelköy, Nakkaştepe gibi mezarlıklarda zaten, buralarda definle ilgili yerlerimiz yok. Yer satışımız söz konusu değil…
– Yine burada lahit mezar yapımıyla ilgili birtakım ücret tarifeleri var. Biliyorsunuz lahit mezar çift katlıdır. Bir katına defin yapılır ikincisi için ilerleyen zamanda eğer bu kullanılmak isteniyorsa spesifik bir uygulama olup yine bu vatandaşlarımızın talebine bağlı olaraktan da kullanılmaktadır.
– Bunun dışında yine bir başka husus yine aynı haberde özellikle de İSPARK’la ilgili olaraktan yapılan bir haber söz konu. Burada da şunu özellikle de belirtmek istiyorum. Biliyorsunuz 2025 yılı başında İstanbul Valiliği tarafından yapılan bir uygulama var. İSTAY Park uygulaması diye. Söz konusu bu uygulamayla daha böyle teknolojik ve daha işlenebilir çözüm odaklı bir hizmet verileceği belirtilmekle birlikte söz konusu bu hizmetlerin nerelerde verildiği hususunu sizin aracınızla İstanbul kamuoyunun dikkatini çekmek istiyorum.
– Söz konusu bu alanlar kamu alanlarıdır, okul alanlarıdır, okul bahçeleridir. Okul bahçelerine otopark hizmeti olmaz arkadaşlar. Okul alanlarında çocuk sesi olur. Okul alanlarında koşturan çocuklar olur. Okul alanlarında velilerimiz olur. Araçların okul bahçelerinde yeri yoktur. Ve buna rağmen bu hizmeti İSPARK’tan daha fazla yüzde 30 oranında daha fazla bir bedelle veriliyor olduğu hususunu da yine sizin aracınızla İstanbul kamuoyunun dikkatini çekmek istiyorum.
– İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak Ekrem İmamoğlu’nun yol arkadaşları olaraktan bizler onun çizmiş olduğu istikamet doğrultusunda İstanbul halkına en ucuz hizmeti verebilmek için elimizden gelen bütün koşulları bütün şartları zorluyoruz.
Karaoğlu, “Yüzde 200’lük zam arkadaşlar nerelerde geçerli?” sorusunu ise şöyle yanıtladı:
– “Şimdi mezarlıklar aslında böyle sınıflandırmak biraz daha kolay uygulama yapılabilmesi açısından Mezarlıklar Şube Müdürlüğü tarafından bölgelere ayrılmış durumda. Birinci grup mezarlık, ikinci grup mezarlık şeklinde. Birinci ve ikinci grup mezarlıklar işte bu dediğimiz yüzde iki 200’lük ve uygulaması son derece daha az olan bütün toplam uygulama içerisinde yani yüzde birlik, yüzde ikilik bile bir uygulamayı alana sahip olmayan bir uygulamadan bahsediyoruz.
– Bu yerler için tabii ki buralarda bu yerleri bulmak zaten zor. Yani herkesin ulaşabileceği, herkesin bu hizmetten faydalanabileceği bir alan değil. O nedenle buradaki sınırlı sayıda olan alanlar için böyle bir fiyat politikası uygulanmıştır.
– Ama onun dışında vatandaşlarımızın hepimizin kullanacağı o alanlarda ki artış oranlarımız yüzde 50’dir. Az önce de belirttim. 272 lira olan ruhsat bedeli 408 liraya yükselmiştir Yüzde iki 200’lük artış burada söz konusu değil.
– Genel uygulama içerisinde yüzde birlik bir kısmı böyle cımbızla çekip ‘İstanbul’da artık ölmek bile zor’ başlığı atmak kolay bir iş. Ama tarifenin geneline baktığınızda uygulamanın aslında öyle olmadığını, yüzde doksan dokuzluk bir kısmın yüzde ellilik bir artışla zamla yapıldığını açıkça belirtmek istiyorum arkadaşlar.
– Az önce de belirttim. Karacaahmet, ondan sonra Çengelköy yeni kısım, Nakkaştepe, Zincirlikuyu, bu mezarlıklara defin yapmak isterseniz bir yapınızı burada bir daha fazla bir bedel ödeme, eğer tabii defin için bir yer bulabilirsiniz bedel ödemek durumunda kalıyorsunuz. O da yüksek olarak da belirttiğim yine söylüyorum. 17 bin liradan, 53 bin liraya çıkmış. Yani orası için bence hani takdir kamuoyuna bırakıyoruz.
Karaoğlu, otoparklarla ilgili de şu soruları yöneltip, şöyle yanıt verdi:
– “İSPARK’la İSTAY’ı bir karşılaştıralım. Yani İSPARK hangi hizmetleri veriyor? İSTAY’da nasıl bir hizmet veriliyor? Aradaki farklar nedir? Bunları isterseniz şöyle bir bakalım. Şimdi benim ofisim Kadıköy’de hemen ofisimin karşısına bir ilkokul vardı. O İlkokul yıkıldı. Uzun süre yapılamadı ve İstanbul Valiliği bir gün bir baktım orada bir asfalt çalışması yapıyor.
– Yanlış hatırlamıyorsam belki de hizmeti büyükşehir belediyesine vermiş olabilir ama ondan emin değilim. İSTAY Park tarifesiyle orada bir otopark açılmaya başlandı HGS’yle geçiyorsunuz. O otoparklarda dört defa eğer üst üste otopark bedeli HGS’nizden çekilemezse bir daha otoparka giremiyorsunuz. Yani otoparkın kapısının önünden geri dönmek zorundasınız. Orada sadece ilk dört dakikaya kadar girdiniz çıktınız ilk dört dakikaya kadar ücretsiz olarak bir hizmet verilebiliyor. Oralarda aldığınız hizmetlerde eğer yine söylüyorum.
– Ödemediğiniz takdirde hemen bir yasal takip söz konusu bunu da başlatıyorlar. Ve hiçbir şekilde hiçbir kişiye, hiçbir zümreye bir indirim söz konusu değil. Dönelim ISPARK’ta neler yapılıyor? Bir kere ilk 15 dakikası ücretsiz. Onun dışında vatandaşlar parayı ödemediği için yasal takiple bir tehdit edilme durumu da söz konusu değil. Ben avukatım bu süreçleri nasıl işlediğini bilirim vatandaşta özellikle etkisini de bilir.
– Onun dışında dolayısıyla otoparkın kapısından geri dönmek gibi bir durumumuz da söz konusu değil. Yine birçok kişiye birçok kuruma birçok kurum çalışanına İSPARK otoparkları ücretsiz olaraktan faydalanma ya da daha az indirimli bir şekilde faydalanma imkanları var. Yine burada işte engelliler, şehit ve gazi yakınları, işte milletvekilleri, bazı kurum çalışanları.
– Bizler evet yani sonuçta bu imkanlarımız var. Bir de şöyle bir kıyaslama var. Mesela şu anda benim ofisimin olduğu Kadıköy bölgesindeki İSPARK uygulamasını ilk on beş dakika ücretsiz söylemiştim. Ondan sonraki ilk bir saat içerisinde İSPARK 150 lira tarifi uygularken İSTAY Park 170 lira alıyor arkadaşlar. Yine İSPARK bir iki saat arası 180 lira alırken İSTAY Park farkı 210 lira ödüyorsunuz.
– Yine işte bu böyle giderek katlanıyor. Ve İSPARK’ta 12 ile 24 saat arası aracınızı bıraktığınızda ödediğiniz ücret 500 lira. İSTAY Park’ta 600 lira. Şimdi bizim bu yeni tarifemizle ilk evet ilk giriş ücretlerine yüzde 33 bir zam veriyoruz ama ondan sonra süre uzadıkça zam oranımız yüzde 10’a kadar düşüyor. Evet ilk bir iki saatlik ücret aynen öyle ama onun dışında diğer ücretlerin hepsi çok ciddi anlamda mesela dediğim gibi 24 saate vardığınızda yüzde 10’luk bir artışımız söz konusu bunu özellikle belirtmek istiyorum.
– Yine bahçesinde çocuk sesinin koşturan cıvıl cıvıl çocuk sesleri duyulması gereken alanların İstanbul’da 19 tane alanda İstanbul Valiliği tarafından İSTAY Park olaraktan kullanılıyor. Bunları lütfen yine altı tane kamu kurumunun yeri var. Bunları lütfen bence ancak konuya muhatap olan velilerimiz bu konudan rahatsız oluyor. Her ne kadar konuşsak da açıklama gelecektir.
– Yok işte öğrenim saatleri dışında okul olduğu günlerde bunlar kullanılmıyor denilecektir ama aslında uygulama öyle değil. Bunlara gidip baktığınızda göreceksiniz. Öğrencilerin teneffüste kullanmaları gereken alanların büyük bir kısmının araç otoparklarıyla dolu olduğunu göreceksiniz arkadaşlar”
Karaoğlu, sosyal tesis ücretlerine ilişkinse şu bilgileri verdi:
– “İstanbul Büyükşehir Belediyemizin bir bütün tesislerinden, ev hanımlarının İstanbul kart sahibi olan annelerimizin yararlanmasına ilişkin olaraktan. Tabii orada o tesiste belli eğitimlerin verildiği saatleri kapsamaması halinde kapsamazsa 1 TL ücret ödeyerekten annelerimiz ve bizden sosyal yardım alan kadınlarımız gidip orada İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin spor tesislerini kullanabilme imkanları var.
– Onun dışında da diğer eğitim saatlerinde de yüzde elli indirimli kullanılabiliyor yine burada şehit ve gazi yakınlarının kullanımı hususları var. Onları belirtmiyorum hiç. Yine aynı şekilde 25 yaşına kadar öğrencilerin kullanımına ilişkin indirimler var. Bunların hepsi baktığınız zaman aslında az başta da söyledim.
– Büyükşehir belediyemizin Ekrem İmamoğlu başkanımızın öncülüğünde bize çizmiş olduğu perspektif doğrultusunda İstanbullu bütün komşularımıza, bütün hemşerilerimize dokunacak hizmetleri yapıyoruz yaptık. Bundan sonra yapmaya da devam edeceğiz diyorum.”
Kartalkaya’daki Grand Kartal Oteli’nde meydana gelen yangında sorumluluğu bulunan Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda görevli 9 personel hakkında “taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma suçu” kapsamında başlatılan soruşturma kapsamında şüpheliler geçtiğimiz hafta ifade verdi.
Şüpheli Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürleri Neşe Çıldık, Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nda verdiği ifadede üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini belirterek, “Yatırım İşletmeler Genel Müdürlüğü olarak yangına konu otelde yapmış olduğumuz denetlemeler tabi bulunduğumuz kanun, yönetmelik, tebliğ ve iç genelgeler kapsamında ilgili işletmenin hizmet kalitesi ve konforuna yönelik denetlemeler olup, teknik detay içeren ve başkaca kurumların görev ve sorumluluk alanında bulunan teknik incelemeler değildir” dedi.
Çıldık’ın avukatı ise kontrolörlerin gözle gördükleri veya fark ettikleri eksiklikleri ilgili kurum ve kuruluşlara bildirmekle yükümlü olduklarını ifade ederek, “İş yeri çalışma ruhsatı alınmış bir yer, tüm yangın raporları tam olan bir yerle ilgili olarak, burayı resen inceleyerek buradan bir engel çıkarayım diyerek bir çıkarım yapması mümkün değildir. Bu durum yetki aşımına sebebiyet verir. Söz konusu olayların gelişimi aşamasında müvekkilime sorumluluk yüklenebilecek herhangi bir durum yoktur” iddiasını dile getirdi.
Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürleri Şennur Aldemir Doğan’ın avukatı da müvekkilinin 2023 yılında emekli olduğunu ifade ederek, “Soruşturma konusu olayda müvekkil açısından herhangi bir denetim yükümlülüğü yoktur” dedi. Yatırım ve İşletmeler Genel Müdür Yardımcısı Elçin Şimşek’in avukatı ise müvekkilinin otel denetlenmeleri aşamalarında emir ve talimat verme gibi bir sorumluluğunun olmadığını beyan etti.
Şüpheli Yatırım ve İşletmeler Genel Müdür Yardımcısı Bülent Çınar, Savcılıkta verdiği ifadede 2023 yılından itibaren Uludağ Alan Başkanı olarak görev yaptığını, 2020-2023 yılları arasında Yatırım ve İşletmeler Genel Müdür Yardımcılığı görevinde bulunduğunu yalnızca işlerin aksamaması için 6 ila 17 Eylül 2021 tarihleri arasında Genel Müdür Yardımcısı Levent Kırcan’a bağlı olan dairelere vekaleten 11 gün baktığını belirtti.
Çınar, “Bu daireler benim uzmanlık alanım dışındadır. Bu görevi vekaleten ve yetkilendirme ile işlerin aksamaması adına yaptım. Ben vekaleten genel müdür yardımcısı olarak görev yaparken 17 Eylül 2021 tarihli Grand Kartal isimli otelin 88 yatak kapasiteli personel lojmanının turizm işletme belgesine dahil edilmesi sürecinde hazırlanan makam onayına imza attım. Ben buna imza atarken Kontrolörler Kurulu uzmanlarınca yapılan uygun denetim raporunu görerek ve Tarım Orman Bakanlığının uygun görüş yazısını inceleyerek imzaladım. Şu konunun altını çizmek istiyorum, bu denetim raporu benim vekaleten dahi görevli olmadığım 3 Eylül’de yapılmıştır” dedi.
Çınar’ın avukatı ise müvekkilinin otelde yapılan denetleme rapor sürecinde bulunmadığını öne sürerek, Sulh Ceza Hakimliği’nde yaptığı savunmada “Kontrolörler Kurulu’nun hazırlamış olduğu 3 Eylül 2021 tarihli uygunluk raporu ve ilgili Tarım ve Orman Bakanlığı’nın onayından sonra müvekkilin bu noktadan sonra denetim, araştırma ve inceleme yetkisi bulunmamaktadır. İlliyet bağı mümkün değildir, kurulamaz. Müvekkilimin taksir derecesinde dahi bir sorumluluğu söz konusu değildir” dedi.
Kontrolörler Kurulu Başkanvekili Levent Kırcan da “Ben görev yaptığım Kontrolörler Kurulu Başkanvekilliği, Yatırım İşletmeler Genel Müdür Yardımcılığı süreçlerimde tabi bulunduğumuz 2634 sayılı Turizm Teşvik Kanunu, turizm tesislerinin niteliklerine ilişkin yönetmelik, turizm yatırım ve işletmelerinin denetimi hakkında yönetmelikler kapsamında görevimi yerine getirdim. Bu mevzuata göre bizlerin yangın güvenlik tedbirlerini teknik olarak inceleme yetkimiz yoktur. Bu yetkiler işyeri açma ve çalıştırma ruhsatını düzenleyen yetkili idarelerdedir” savunmasını yaptı.
Şüpheli Başkontrolör Barış Başayvaz ise Savcılık huzurunda verdiği ifadede herhangi bir sorumuluğunun olmadığını kaydederek, “Kanunen zorunlu olmayan işleri geçmişte birimlerimizin yapmış olması bunun bize vazife olarak yüklendiği anlamına gelmez. Dolayısı ile bizim geçmişteki yaptığımız tespitlerin bize sorumluluk getiremeyeceğini düşünmekteyim. 16 Aralık 2024 tarihinde yapılan denetim bana aittir. Ben yapmıştım. Turizm niteliklerine yönetmelik hükümlerine yönelik yapmış olduğum bir denetimdir. Aynı tarihte Grand Kartal Otel’de belediyenin de denetimi olmuş ancak biz belediyeden görevli itfaiye personeli ile karşılaşmadık” dedi.
Şüpheli Başkontrolör Ramazan Alkan ise kontrolörlerin eksiklikleri ilgili kuruma bildirme gibi bir görevleri olmadığını öne sürerek, şu savunmayı yaptı:
– “Bahse konu otele yönelik 2008-2009 yıllarında denetim raporu düzenledim. Bu raporların içeriği iki tesis için ayrı belge düzenlenmesi, işletici şerhi, kapasite değişikliği, tesis isim değişikliği kapsamında yapılan denetimlerdir. Bu denetimlerin bir tanesinde para cezası verilmesi önerisinde bulunmuştum. Sebebi de otelin açılış tarihine ilişkin yanlış bilgi verilmesi nedeniyleydi. Yapmış olduğum bu denetimler turizm tesislerinin niteliklerine ilişkin yönetmelik hükümleri kapsamında yapılmış denetimdir. Teknik kapsamda yapılan bir denetim değildir.”
Şüpheli Başkontrolör Şüle Aktürk Alkan da şüpheli Ramazan Alkan ile aynı savunmayı yaptı. Alkan’ın avukatı ise müvekkilinin olaya ilişkin herhangi bir sorumluluğu olmadığını belirterek, “Mevzuat hükümleri gereği tesis personelinin acil durumlar eylem planı bu konuda eğitilmesi ve tesiste iş güvenliği uzmanının bulundurulmasını denetleme görev ve yetkisi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına aittir. Turizm Bakanlığı mensubu müvekkilimin bu hususta yaptığı denetim, turizm hizmetinin kalitesi ile ilgilidir. Turizm Bakanlığı’nın belirtilen hususlarda bir denetim görev ve yetkisi yoktur” iddiasında bulundu.
Şüpheli Başkontrolör Melda Araz, ifadesinde “Grand Kartal Otelde 21 Ocak 2012 tarihinde yapmış olduğum denetimde gözlemleyerek tespit edilebilecek bir yangın güvenliği yetersizliği görmediğimden bu denetimde ilgili kurumlara herhangi bir bildirimde bulunmadım. Kontrolörlerin görevi turizm tesislerinin niteliklerine ilişkin yönetmelikte belirtilen kriterlerin denetimini yapmaktadır. Yapılan denetimlerde bir kısım tesislerde yangın yönünden eksiklik tespit edilmesi üzerine ilgili belediyeye bildirimde bulunulması mevzuat kapsamında bir sorumluluk değildir. Grand Kartal otel tesisinde 2021’deki denetim raporunda otelin can ve mal güvenliğine yönelik gözüme çarpan bir husus olmamıştır. Yapmış olduğum bu denetim turizm tesislerinin niteliklerine ilişkin yönetmelik hükümleri kapsamında yapılmış denetimdir. Kendi mevzuatımıza uygundur” dedi.
Şüpheliler Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürleri Neşe Çıldık ile Şennur Aldemir Doğan, Yatırım ve İşletmeler Genel Müdür Yardımcıları Bülent Çınar Çavuş ile Elçin Şimşek, Kontrolörler Kurulu Başkanvekili Levent Kırcan, Başkontrolörler Ramazan Alkan, Melda Araz, Şüle Aktürk Alkan ve Barış Başayvaz hakkında “taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma suçunun vasfı, mahiyeti, mevcut delil durumu, atışı suçun işlendiğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir somut delillerin bulunduğu” gerekçesiyle yurt dışına çıkış yasağı konuldu. Barış Başayvaz, Melda Araz ve Şüle Aktürk Alkan’a konulan yurt dışına çıkış yasağı 6 ay ile sınırlandırıldı.
Kastamonu’nun Bozkurt ilçesi Merkez Mahallesi’ndeki evlerinden 2 Kasım’da ayrıldıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınamayan 43 yaşındaki Huriye Helvacı ile 5 yaşındaki oğlu Osman Helvacı’nın cansız bedenlerine 9 gün sonra Köseali köyü sınırlarındaki dere yatağında ulaşılmıştı.
Cumhuriyet savcısının ve olay yeri inceleme ekiplerinin çalışmasının ardından Huriye Helvacı ve oğlu Osman Helvacı’nın cansız bedenleri, Ankara Adli Tıp Kurumu’na gönderilmişti.
Otopsi incelemesinin ardından anne ve oğlunun cansız bedenleri Bozkurt ilçesinde defnedildi. Anne ve oğlunun Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunca hazırlanan otopsi raporu tamamlanarak İnebolu Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildi.
Hazırlanan raporda anne ve oğlunun hipotermi sebebiyle hayatını kaybettikleri mütalaa edildi. Huriye Helvacı’nın bedeni ve üzerindeki kıyafetlerinde yapılan incelemede ise farklı bir kişiye ait DNA örneğine rastlanmadığı raporda yer aldı.
Huriye Helvacı’nın açılan cep telefonunda ise şüpheli bir duruma rastlanılmadığı belirtildi. Huriye Helvacı ile ilgili hazırlanan raporda, şu ifadelere yer verildi:
– “Kişinin vücudunda dış muayenede tespit edilen travmatik değişimlerin soğuk ortamda kalma (hipotermi) neticesinde vücut ısısını düzenleyen (termoregülasyon) merkezinin işlevinin bozulmasına bağlı vücut sıcaklığında yükselme hissiyatı nedeniyle giysilerini çıkarması (paradoksal soyunma) sonrası ormanlık alanda yürümesi esnasında oluşabilecek nitelikte oldukları, ölüm meydana getirebilecek nitelikte olmadıkları, kişinin soğuk ortamda kalma (hipotermi) dışında başkaca bir travmatik tesirle öldüğünün tıbbi delillerinin bulunmadığı, kişinin ölümünün soğuk ortamda kalma (hipotermi) ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana gelmiş olduğu oy birliği ile mütalaa olunur.”
Osman Yaşar Helvacı’yla ilgili raporda ise şu ifadelere yer verildi:
– “Çocuğun ölümünün künt kafa travmasına bağlı kafa kırıklarıyla birlikte kafa içi kanama, beyin kanaması, beyin doku harabiyeti meydana gelmiş olduğu, olay yeri inceleme raporunda özellikleri belirtilen kayalıklardan düşmekle husullerin mümkün olduğu oy birliği ile mütalaa olunur.”